Bu yazımda ele alacağım konu aslında daha önce irdelediğim, ancak hazırlanan sözleşmelerin özensiz olmasından kaynaklanan ve sürekli karşımıza çıkan bir konu. Bu konuda çok sayıda ihtilafa rastlanılması da bu hususun göstergesi. Aslında sorun, sadece kira sözleşmeleri ile ilgili değil. İhale sözleşmelerinden tutun satım sözleşmelerine kadar pek çok sözleşmede vergi yüklerinin kim tarafından karşılanacağına ilişkin yorumun nasıl yapılacağı sorunu. Ben aşağıda sorunu yine kira sözleşmesi bağlamında irdeleyeceğim. Fakat ilkeler ve varılan sonuç tüm sözleşmeler için geçerli. Kira ilişkisinde sorun, stopaj ve KDV yükleri açısından karşımıza çıkmaktadır.
Kira ilişkisi, bazen kiracıya kiracının vergi sorumlusu statüsünde stopaj yapma görevini yüklemektedir.
Gelir Vergisi Kanunu’nun 94. maddesi, kamu idare ve müesseselerini, iktisadi kamu müesseselerini, sair kurumları, ticaret şirketlerini, iş ortaklıklarını, dernekleri, vakıfl arı, dernek ve vakıfl arın iktisadi işletmelerini, kooperatifl eri, yatırım fonu yönetenleri, gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı ile zirai kazançlarını bilanço veya zırai işletme hesabı esasına göre tespit eden çiftçileri, hesaben veya nakden yaptıkları kira ödemelerinden istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben stopaj yapmaya mecbur kılmıştır. Kira ödemelerinden bu hüküm gereği olarak yapılacak stopajın oranı, %20’dir.
Ödenen kira bedeline stopajın nasıl uygulanacağı sorusunun yanıtı ise, vergi hukukunda değil, taraflar arasındaki kira sözleşmesi ile oluşan özel hukuk ilişkisindedir.
Taraflar kira sözleşmesinde kararlaştırılan tutarın brüt tutar olduğunu vurgulamışlarsa, bu tutar üzerinden stopajın hesaplanması, başka deyişle bu tutardan verginin kesilmesi ve bakiyenin kiraya verene ödenmesi gerekmektedir.
Buna karşılık taraflar sözleşmede kira bedelinin net olduğunu kararlaştırmışlar
ve/veya stopajın kararlaştırılan kira bedelinin dışında kiracı tarafından ayrıca karşılanacağını belirtmişlerse, kiracının önce bu tutarı brütleştirmesi ve bu brüt tutar üzerinden stopaj yapması gerekmektedir. Örneğin taraflar sözleşmede kira bedelini aylık net 1.000 TL. olarak kararlaştırmışlarsa, kesinti tutarının hesabında bu tutarın brütü olan 1250,- TL’nin esas alınması gerekmektedir. Taraflar arasındaki kira sözleşmesinden, kararlaştırılan kira bedelinin net mi, yoksa brüt mü olduğunun anlaşılamadığı hallerde, kararlaştırılan bedelin brüt olduğunun kabulü gerekmektedir. Bu kabulün sonucu ise, stopajın kararlaştırılan bedelin içinden kesileceği ve kiraya verene kalanın ödeneceğidir.
Kira ilişkilerinin ortaya çıkardığı bir diğer mali yükümlülük ise, katma değer vergisidir. Bilindiği gibi Katma Değer Vergisi Kanunu 1. maddesinde, Gelir Vergisi Kanunu’nun 70. maddesinde sayılan mal ve hakların kiraya verilmesini de verginin konusuna dahil etmiştir. Dolayısıyla, gayrimenkul kiralamalarının tamamı bu verginin konusu içerisinde kalmaktadır.
Ancak Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 17. maddesinde, iktisadi işletmelere ait olmayan gayrimenkullerin kiralanması işlemleri vergiden istisna edildiğinden, sadece iktisadi işletmelere dahil gayrimenkullerin kiraya verilmesi işlemleri katma değer vergisine tabidir.
Bu verginin yükümlüsü de, kiraya verendir. Ancak kiraya veren, her zaman bu vergiyi kiracısına yansıtabilir. Verginin yansıtılıp yansıtılmadığı sorununun çözümü de, yine vergi hukukunda değil, taraflar arasında kurulu kira ilişkisindedir. Bunu da, yukarıda stopaj da olduğu, çeşitli ihtimallere göre ayıralım:
Taraflar arası kira sözleşmesinde, KDV’nin kiracı tarafından ayrıca ödeneceği sözleşmede belirtilmişse veya sözleşmede kira bedeli “KDV hariç” ibaresi ile birlikte belirlenmişse, kiracı kira bedelinin dışında KDV tutarı kadar bir meblağı daha kiraya verene ödemek zorundadır. Burada kiracının ödeyeceği bu ek meblağ, özünde vergi değil, kira borcunun bir kısmıdır. Dolayısıyla bu meblağın ödenmemesi, kiracının kira borcunun ifasında temerrüdünü ifade eder. Bunun müeyyidesi de, Borçlar Kanunu ve İcra İfl as Kanunu’ndadır.
Buna karşılık kira sözleşmesinde kira bedelinin KDV dahil tutar olarak belirlendiğine ilişkin bir açıklamanın yer alması veya bu konuda hiçbir açıklamanın yer almaması halinde, kira bedelinin KDV tutarını da içerdiğini kabul etmek gerekmektedir. Bu nedenle bu gibi hallerde kiraya veren, kiracısından kira bedelinin dışında ayrıca bir ödeme talep edemez. Bütün bu hususlarda önemli olan karşı tarafa sunulan edimin içeriğidir. Zira verginin ilişkinin karşı tarafına yansıtılması, vergi hukukunun değil, borçlar hukukunun konusudur.
Nitekim Yargıtay’ın görüşü de, “taraflar arasında düzenlenen kira sözleşmesinde katma değer vergisinin kiracı tarafından ayrıca ödeneceğine dair bir hüküm bulunmadığı hallerde, KDV’den kiraya verenin sorumlu olacağı, bir başka deyişle KDV’nin kira parasının içinde olduğunun kabul edilmesinin gerektiği” yönündedir.
Dolayısıyla; gerek kira sözleşmelerinin gerek diğer sözleşmelerin hazırlanırken, özellikle vergisel yükümlülükler ile ilgili konuların da dikkate alınması ve konuların baştan açıklığa kavuşturulması, ilerde pek çok anlamsız ve gereksiz ihtilafların doğmasını baştan önleyecektir.
Dünya
Henüz kimse yorum yapmamış, ilk yorum yapan siz olun.