Müracaat sayısı da, idareden öğrendiğim kadar ile hem de ilk günler için beklenenden fazladır. Umarım kanunun uygulama sonuçları, hem mükellefler hem hazine açısından beklenen yararları sağlar. Bu arada kanunun uygulanması ile pek çok soru gelmektedir. Bu nedenle bende bu yazımı, bir çok kişiyi ilgilendirebilecek konuları seçerek, gelen bu soruları yanıtlamaya ayırdım.
Gelen sorulardan bir bölümü, borçlu mükellefin dışında olup, borçtan sorumlu olanların da kanundan yararlanıp yararlanamayacaklarına ilişkindir. Bunların içerisinde müteselsilen sorumlu durumunda bulunan (hakkında sorumluluk raporu yazılmış) 3568 sayılı kanuna göre faaliyette bulunan meslek mensupları ile limitet şirket ortakları önemli bir yer tutmaktadır. Tüzel kişiler ya da tüzel kişiliği haiz olmayan teşekküller için kanun hükümlerinden yararlanma başvurularının kural olarak bunların kanuni temsilcileri tarafından, tasfiye halindekilerde tasfiye memurları tarafından, iflas durumunda iflas idaresi tarafından yapılması gerekmektedir.
Kanunun kesinleşmiş alacaklara ilişkin yeniden yapılandırma düzenlemesinden, Vergi Usul Kanunu ile 6183 sayılı Kanun’da yer alan sorumluluk düzenlemeleri nedeniyle mükellefin yanı sıra sorumlu tutulan mirasçılar, kefiller, şirket ortakları ve kanuni temsilciler gibi kamu borçlusu sayılan kişilerin de sorumlu oldukları tutar için kanundan yararlanmak üzere başvuruda bulunmaları mümkündür. Aynı şekilde 3568 sayılı Kanun’a göre faaliyette bulunan ve mükellefle birlikte borcun ödenmesinden müteselsilen sorumluluğu meslek mensuplarının da kesinleşmiş borçlarla ilgili olarak Kanundan yararlanmaları mümkündür. Asıl kamu borçlusu ile birlikte borcun ödenmesinden birden fazla kişinin sorumlu olması hâlinde bu kişilerce kanun hükümlerinden farklı taksit seçenekleri seçilmek suretiyle yararlanılması dahi mümkün bulunmaktadır. Ancak aynı sonuç, ihtilaflı kamu alacakları için geçerli değildir. İhtilaflı kamu alacaklarında, bu kişiler ihtilafın tarafı olmadıklarından ve davadan feragat koşulunun bu kişilerce yerine getirilmesi mümkün bulunmadığından, söz konusu kişilerin ihtilaflı borçlarda borç için yapılandırma müracaatı yapmaları mümkün değildir. Yapılandırma müracaatı ile ilgili olarak tarafıma gelen bir soruda, haklarında iflas ertelemesi kararı bulunan bir şirkette müracaatın kim tarafından yapılması gerektiği konusundadır. Bu soruyu yanıt verebilmek için iflas ertelemesi kararına bakmak gerekmektedir. Eğer iflas erteleme kararı veren mahkeme şirkete bütün yönetim yetkisini kullanmak üzere bir kayyum atadı ise yapılandırma başvurusunun mahkemece atanan kişi tarafından, aksi halde şirketi temsile yetkili kişiler tarafından yapılması gerekmektedir.
Tarafıma gelen bir diğer grup soru ise ihtilaflı borçlarda, bütün borçlar için yapılandırma talebinde bulunmanın zorunlu olup olmadığı konusundadır. Böyle bir zorunluluk söz konusu değildir. Örneğin aleyhine hem cezalı kurumlar vergisi tarhiyatı hem de cezalı KDV tarhiyatı yapılmış bir mükellef, sadece cezalı kurumlar vergisi tarhiyatı için yapılandırma talep edebilir. Hatta aynı vergi için birkaç döneme cezalı tarhiyatlar yapılmış ve her biri ayrı dava konusu edilmiş bir durumda, sadece bir veya iki dönem için yapılandırma talep edilip, diğer dönemler için davaya devam edilmesi de mümkündür. Ancak, tarhiyatı parçalayarak yapılandırma talebi mümkün değildir. Örneğin bir mükellefin aynı yıllık döneminde hem amortisman hesapları hem de kur farkı hesaplamaları eleştirilmiş ve bunun neticesinde cezalı kurumlar vergisi tarhiyatı yapılmış ise bu tarhiyata ilişkin ihtilafta sadece amortisman hesaplarına veya sadece kur farkı hesaplamalarına ilişkin olarak yapılandırma talebi mümkün değildir.
İhtilaflı borçların yapılandırılması ile ilgili bir başka soru ise yürütmeyi durdurma kararları ile ilgilidir. Örneğin bir mükellefin davasının reddedildiği, ancak kanunun yayımından önce bu Kararla ilgili olarak Danıştay tarafından yürütmeyi durdurma kararı verildiği bir durumda yapılandırma talep edilirse vergi aslının ne kadarının ödeneceği sorulmaktadır. 6736 sayılı Kanun, ihtilaflı borçların yapılandırılmasında, hep kanunun yayım tarihi olan 19.8.2016’dan önce tebliğ edilmiş son kararı esas almıştır. Buradaki son karardan kasıt, ihtilafın çözümüne ilişkin olarak ilk derece mahkemesi veya temyiz mercii tarafından verilen ve huzurundaki dosyayı kendisi için sonlandırmak, dosyadan el çekmek üzere verilmiş karardır. Yürütmeyi durdurma kararları ise “ara karar” niteliğindedir. Dolayısıyla 6736 sayılı Kanun uygulaması açısından bir önem arz etmemektedir. Bu nedenle örneğimizdeki mükellef söz konusu ihtilaflı borcunu yapılandırmak isterse, yapılandırılacak (taksitlendirilecek) olan vergi aslı borcu, borcun tamamı olacaktır.
Gelen soruların büyük bölümü de özel usulsüzlük cezaları ile ilgilidir. Bu soruları ise bir sonraki yazımda “asla bağlı olmayan cezaların yapılandırılması” başlığı altında toplu halde ele alacağım.
Bu arada tüm okurlara, beyanname, borç ve vergileri düşünmeksizin, sağlık, neş’e ve mutlulukla geçirecekleri bir bayram diliyorum.
Dünya
Henüz kimse yorum yapmamış, ilk yorum yapan siz olun.